Sinema dünyası şok edici bir haberle çalkalanıyor: Martin Scorsese'nin iki iddialı projesi şimdilik rafa kaldırıldı. Sert dramaları ve gangster filmleriyle tanınan usta yönetmen, iki büyük projeye birden başlamaya hazırlanıyordu. Şimdiyse her iki film de belirsiz bir süre için beklemeye alındı. Perde arkasında neler olduğuna bir göz atalım.
Scorsese'nin yapım listesinin başında, Frank Sinatra'nın hayatını anlatan bir biyografi filmi vardı. Gözünüzün önüne getirin: Leonardo DiCaprio, Ol' Blue Eyes'ın meşhur fötr şapkasını takıyor, "My Way" şarkısını söylüyor, Jennifer Lawrence ise büyüleyici Ava Gardner olarak ışıl ışıl parlıyor. Kulağa Hollywood rüyası gibi geliyor, değil mi? Ama işler planlandığı gibi gitmedi.
Sinatra filmi için kameraların bu kasım ayında dönmeye başlaması bekleniyordu. Ancak ağustos ayında ekip beklenmedik bir haber aldı – her şey askıya alındı ve yeni bir başlangıç tarihi belirlenmedi. Kulislerde konuşulanlara göre, Sinatra ailesi Scorsese'ye biraz zorluk çıkarıyor olabilir. Film, Sinatra'nın hayatının oldukça kişisel yönlerini ele alacaktı ve ailenin onayını almak kolay olmamış gibi görünüyor.
Ama dahası var! Scorsese'nin kolunda başka bir as daha vardı: "The Life of Jesus" (İsa'nın Hayatı) adlı bir İsa filmi. Bu, sıradan bir Pazar okulu hikâyesi olmayacaktı. Shūsaku Endō'nun bir kitabından uyarlanacak olan film (Scorsese'nin daha önce sinemaya aktardığı "Silence" filminin yazarı), İsa'yı hem ilahi hem de insani yönleriyle gösterecekti. Söylentilere göre, manevi rollerde deneyimli olan Andrew Garfield, başrol için görüşmelere katılmış olabilir.
Scorsese bu proje için büyük düşünüyordu. Filmi İsrail, İtalya ve Mısır'da çekmeyi planlıyordu, böylece gerçek bir İncil atmosferi yaratacaktı. Ve şuna bakın – tıpkı "Silence" filminde olduğu gibi, bu projeyi de kendi cebinden finanse edecekti. Sözün özü, parasını işine yatırmaktan çekinmiyor!
Peki, hayalindeki projeler sekteye uğrayınca efsanevi bir yönetmen ne yapar? Endişelenmeyin, Scorsese emekli olup köşesine çekilecek türden biri değil. 81 yaşında olmasına rağmen, çoğumuzun sabah kahvesinden sonra bile sahip olmadığı bir enerjiye sahip. Steven Spielberg (Hollywood'un bir başka ağır topu) ile birlikte Apple TV+ için "Cape Fear" dizisinin yapımcılığını üstlenecek. Ayrıca, yönetici yapımcı olarak bir dizi başka projeye de imza atıyor.
Ama durun, daha bitmedi! Scorsese'nin içindeki tarih meraklısı da ortaya çıkıyor. Antik gemi batıklarıyla ilgili bir belgesel üzerinde çalışıyor. New York'un acımasız sokaklarından okyanusun dibine – işte buna yelpaze derim!
Unutmayalım, Scorsese'nin son filmi "Killers of the Flower Moon" büyük bir başarıydı. 10 Oscar adaylığı kazandı ve eleştirmenler filmi övgü yağmuruna tuttu. Oscar'lardan bahsetmişken, Scorsese'nin En İyi Yönetmen dalında tam 10 kez aday gösterildiğini biliyor muydunuz? Nihayet 2007'de "The Departed" ile altın heykelciği kucakladı.
Peki, Martin Scorsese'yi bundan sonra neler bekliyor? Bunu zaman gösterecek. Ama bir şey kesin – ister mafyacılar, ister müzisyenler, isterse de peygamberler hakkında film yapsın, Scorsese her zaman unutulmaz bir şeyler ortaya çıkarıyor.
Reklam
Tepkiler
Tepki vermek için tıklayın! Sadece bir tepki seçebilirsiniz.